Cinsel kimlik rolü kadını depresyona daha yatkın kılıyor.
Depresyon kadınları vuruyor!
Depresyonun tüm toplumlarda kadınlarda daha sık görüldüğünü söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Dilara Karahan, 'Şikayeti olan kadınlar, sorunlarına çözüm bulmak için uzman birine başvurma eğilimi içindedirler. Erkekler ise yardım konusunda daha isteksiz olurlar ve genellikle alkole başvurarak sorunu çözme eğilimi yüksektir' diye söylüyor.
'Yapılan çalışmalar, kadında ebeveynlikle ilgili olayların ve ilişki sorunlarının ruhsal durum üzerindeki etkisinin, erkeklerden daha yüksek olarak göstermiştir' diyen Karahan, kadınların en özel dönemlerinden olan hamilelik sürecinde yaşanan depresyon hakkında şunları söyledi:
'Ebeveynliğin başlangıç dönemi olan hamilelik ve sonrasındaki annelik sorumluluğu oldukça uzun bir dönemdir. Hamilelik döneminde genel inanç, bu dönemin duygusal açıdan son derece rahat bir dönem olduğudur. Fakat yaşanan hormonal değişiklikler, sorumlulukların artması, bedensel değişimler bazı gebe kadınları olumsuz etkilemekte ve depresyona zemin hazırlamaktadır.
Depresyonun, genel olarak 25-44 yaş arasında artış oranı yüksektir. Daha önce depresyon geçiren kadınların, hamilelik dönemi yaşarken tekrar depresyona girme oranı yüksektir.
Gebelikte, zaman zaman gebeliğin belirtileri ile depresyon belirtisi birbirine karışabilir. Gebelikte; uyku değişikliği, iştah değişikliği, kilo kaybı, yorgunluk, duygusallık gibi değişimlere sık rastlanır. Depresyonda da buna benzer belirtiler vardır. Bu sebeple, hamilelik döneminde depresyon tanısı koymak oldukça zordur. Genel olarak hamilelikte depresyon kadının gebelik haberini aldıktan sonraki 3 ay içinde çok daha sıklıkla görülür.Bu sebeple, ilgili kişinin çevresi tarafından bu dönemde iyi gözlemlenmesi gerekir.
Bu durumun depresyon olarak algılanabilmesi için bu kişilerde duygudurum değişimlerine bakılır. Kadın, 15 gün ve üstü zamanda büyük bir karamsarlık içinde olur, isteksizdir, hayattan zevk almaz, suçluluk ve yetersizlik duygusu yaşar ve şiddetli sıkıntı hali içindedir. Kadında özellikle, taşıdığı bebekle ilgili kaygılar oluşur. Bunun yanısıra hamile kadınların, yüzde 64'ünün vücudunun farklı bölgelerinde, nedeni belirsiz homatik ağrılar görülür. Baş ağrısı, mide ağrısı ve karın ağrısı gibi belirtiler gebelik depresyonu içinde sıkça görülür.
Gebelik döneminde, kadınların yüzde 40'ından fazlasında ölüm yani kendine zarar verme düşüncesi belirebiliyor. Bu kişiler, intihara eğilimlidir. Bunun yanı sıra bebeği kaybetme düşüncesi, bebeğin sağlığı ile ilgili kaygılar, daha önce mevcut düşüklerin tekrarlanması düşüncesi, ani ilişki problemleri, çiftin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durum, iş kaybı gibi endişeler depresyon döneminde kadını oldukça zorlar.
Hamilelik döneminde, alkol ve sigara kullanımı, kadının depresyona girme ihtimalini artırır. Genel olarak bakıldığında hamilelik depresyonuna, hamilelik sonrası depresyondan daha az rastlanır. Hamilelik dönemindeki depresyon tedavisi, uzman bir psikiyatrist desteği ile kolaylıkla yapılmakta ve kadının sağlıklı bir gebelik ve annelik dönemi geçirmesi sağlanabilmektedir. Bu konuda, uzman psikiyatrisin yapacağı tespitle, hem ilaç hem de terapi ile tedavi yönetilebilir. Hamilelik döneminde kullanılan olan ilaçlar, gebe kadını zaman zaman endişelendirmektedir. Ancak bugün bu dönemde kullandığımız özel ilaçlar bulunmaktadır. Bunlar, hamilelik döneminde anne ve bebeğe tehlike yaratmaz ve gebe kadının ruhsal dünyasında ona rahatlık sağlayarak mutlu bir hamilelik dönemi geçirmesini sağlar.
Hamilelikte, depresyonun tedavisi yapılmaz ise gebenin yaşadığı sıkıntılar ile bebeğini kaybetme ihtimali artar. Bunun yanı sıra kadının yaşadığı duygudurum değişimleri ile hem kendi iç dünyasında hem de aile yaşamında ciddi sıkıntılar oluşabilir.'
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.