Gıda, beslenme ve sağlık konularında geliştirdiği projelerle toplum sağlığının geleceği için çalışan Sabri Ülker Vakfı, fazla kilonun önemli bir rol oynadığı tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, kanser, hipertansiyon gibi birçok önemli sağlık sorununa dair önemli bilgiler paylaşıyor.
Kurulduğu 2009 yılından bu yana sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgiyle aydınlatmak üzere birçok projeyi hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı, kilo fazlalığı ve obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarına dikkat çekiyor.
Kilo fazlalılığının Tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, uyku apnesi gibi solunum sistemi hastalıkları ve bazı kanser türlerinin yanı sıra psikolojik sorunlar ve yaşam kalitesinde düşüşü de beraberinde getirdiğini hatırlatan Sabri Ülker Vakfı, kilo kaybının sağlanması ve fiziksel aktivitenin artırılmasıyla bu sorunların oluşma riskinin ortadan kaldırılabileceğinin altını çiziyor.
Tip 2 diyabet: Genelde yetişkinlikte ortaya çıkan ve kilo fazlalığı ile bağlantılı diyabet, Tip 2 diyabetveya insüline bağlı olmayan diabetes mellitustur. Kilo fazlalığı ne kadar yüksekse Tip 2 diyabete yakalanma riski de artar. Obez olan kadınlar, normal kilolu kadınlara kıyasla 12 kat daha fazla Tip 2 diyabete yakalanma riski taşır. Risk; özellikle ailesinde diyabet geçmişi olanlarda Beden Kütle İndeksi'nin de artmasıyla yükselir, kilo vermeyle azalır.
Kalp damar hastalıkları: Kalp damar hastalıkları (KDH) arasında koroner kalp hastalıkları (KKH), inme ve periferik vasküler hastalıklar bulunur. Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda, erkek ve kadın ölümlerinin büyük bir kısmından (yaklaşık üçte biri) sorumlu olan bu hastalıklar, gelişmekte olan ülkelerde de büyük bir ivme kazanıyor. Obezite; hipertansiyon ve yüksek kolesterol de dahil birçok kalp damar hastalığı riskini artırır. Kadınlarda obezite, yaş ve tansiyondan sonra kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasında büyük risk oluşturuyor.
Yapılan araştırmalar obez bir kadının kalp krizi riski aynı yaştaki zayıf bir kadına göre yaklaşık üç kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. Obez kişiler, kanda yüksek trigliserit (kandaki yağ) ve kötü huylu kolesterol olarak bilinen LDL ve daha düşük iyi huylu kolesterol olarak bilinen HDL kolesterole sahip olmaya eğilimlidir. Böyle bir metabolizma profili yağın yüksek oranda göbek çevresinde yoğunlaştığı kişilerde koroner kalp hastalıkları riskinin artmasıyla ilişkilendirilir. Kilo kaybı ile trigliseritlerin seviyesinde belirgin oranda iyileşme sağlanır. 10 kg'lik ağırlık azalması, LDL kolesterol seviyelerinde yüzde 5 azalma ve HDL kolesterolde yüzde 8 artış sağlayabilir.
Hipertansiyon: Hipertansiyon (yüksek tansiyon) ile obezite arasındaki ilişkinin kanıtlanmış olmasının yanı sıra, obeziteden kaynaklanan hipertansiyonun Batı nüfusundaki oranı yüzde 30-65 olarak tahmin ediliyor. Tansiyon Beden Kütle İndeksi'nin artmasıyla yükselir. Her 10 kg'lik ağırlık artışında ise tansiyon, 2-3 mmHg yükselir. Buna karşılık kilo kaybı, tansiyonda düşüş sağlar ve genellikle vücut ağırlığının yüzde 1 azalması tansiyonu 1-2 mmHg düşürür. Fazla kilolu kişilerde hipertansiyonun görülme sıklığı fazla kilolu olmayanlara oranla yaklaşık üç kat fazladır. 20-44 yaş arası fazla kilolu bireylerin hipertansiyon riski fazla kilolu olmayan bireylere kıyasla yaklaşık altı kat daha yüksektir.
Kanser: Obezite ve kanser arasındaki bağlantı daha az ilişkilendirilmiş olsa da, bazı araştırmalar fazla kilo ile özellikle hormona bağlı kanser türleri ve sindirim sistemi kanserleri gibi belirli kanser vakaları arasında bağlantı olduğunu tespit ediyor. Obez kadınlarda göğüs, yumurtalık ve rahim ağzı kanseri ile endromatriyal kanserin arttığı kanıtlanırken, erkeklerde prostat kanseri ve rektal kanser riskinin arttığına dair bazı kanıtlar bulunmuştur. En belirgin ilişki, obezitenin hem erkek hem de kadınlarda riski neredeyse üç kat arttırdığı kolon kanserinde gözleniyor.
Osteoartrit: Diz gibi ağırlık taşıyan eklemlerdeki dejeneratif hastalıklar, obezitenin yaygın komplikasyonları arasında yer alıyor. Bunun nedeni olarak genellikle eklemlerdeki aşırı ağırlıktan kaynaklanan mekanik hasar olduğu düşünülüyor. Ayrıca obez kişilerde bel ağrıları da yaygın şekilde görülüyor.
Psikolojik etkenler: Obezite birçok Avrupa ülkesinde, hem istenmeyen vücut görüntüsü, hem de karakter zaafı olarak düşünüldüğü için, son derece kınanan bir durumdur. Hatta altı yaşındaki çocuklar bile fazla kilolu çocukları "tembel, aptal, yalancı ve hilekar" olarak algılıyor. Obez bireyler bu ayrımcılıkla baş etmek zorunda bırakılıyor. ABD'deki bir araştırma fazla kilolu genç kadınların, fazla kilolu olmayan veya kronik sağlık problemleri olan kadınlara oranla önemli ölçüde daha az para kazandığını gösteriyor. Kompulsif (önlenemeyen bir dürtüyle yapılan) aşırı yeme de obez insanlar arasında daha sık görülüyor. Bu yeme bozukluğuna sahip birçok kişinin geçmişinde hem aşırı yeme ve içme, hem de ağırlık dalgalanmaları bulunuyor.
Kurulduğu 2009 yılından bu yana sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgiyle aydınlatmak üzere birçok projeyi hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı, kilo fazlalığı ve obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarına dikkat çekiyor.
Kilo fazlalılığının Tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, uyku apnesi gibi solunum sistemi hastalıkları ve bazı kanser türlerinin yanı sıra psikolojik sorunlar ve yaşam kalitesinde düşüşü de beraberinde getirdiğini hatırlatan Sabri Ülker Vakfı, kilo kaybının sağlanması ve fiziksel aktivitenin artırılmasıyla bu sorunların oluşma riskinin ortadan kaldırılabileceğinin altını çiziyor.
Tip 2 diyabet: Genelde yetişkinlikte ortaya çıkan ve kilo fazlalığı ile bağlantılı diyabet, Tip 2 diyabetveya insüline bağlı olmayan diabetes mellitustur. Kilo fazlalığı ne kadar yüksekse Tip 2 diyabete yakalanma riski de artar. Obez olan kadınlar, normal kilolu kadınlara kıyasla 12 kat daha fazla Tip 2 diyabete yakalanma riski taşır. Risk; özellikle ailesinde diyabet geçmişi olanlarda Beden Kütle İndeksi'nin de artmasıyla yükselir, kilo vermeyle azalır.
Kalp damar hastalıkları: Kalp damar hastalıkları (KDH) arasında koroner kalp hastalıkları (KKH), inme ve periferik vasküler hastalıklar bulunur. Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda, erkek ve kadın ölümlerinin büyük bir kısmından (yaklaşık üçte biri) sorumlu olan bu hastalıklar, gelişmekte olan ülkelerde de büyük bir ivme kazanıyor. Obezite; hipertansiyon ve yüksek kolesterol de dahil birçok kalp damar hastalığı riskini artırır. Kadınlarda obezite, yaş ve tansiyondan sonra kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasında büyük risk oluşturuyor.
Yapılan araştırmalar obez bir kadının kalp krizi riski aynı yaştaki zayıf bir kadına göre yaklaşık üç kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. Obez kişiler, kanda yüksek trigliserit (kandaki yağ) ve kötü huylu kolesterol olarak bilinen LDL ve daha düşük iyi huylu kolesterol olarak bilinen HDL kolesterole sahip olmaya eğilimlidir. Böyle bir metabolizma profili yağın yüksek oranda göbek çevresinde yoğunlaştığı kişilerde koroner kalp hastalıkları riskinin artmasıyla ilişkilendirilir. Kilo kaybı ile trigliseritlerin seviyesinde belirgin oranda iyileşme sağlanır. 10 kg'lik ağırlık azalması, LDL kolesterol seviyelerinde yüzde 5 azalma ve HDL kolesterolde yüzde 8 artış sağlayabilir.
Hipertansiyon: Hipertansiyon (yüksek tansiyon) ile obezite arasındaki ilişkinin kanıtlanmış olmasının yanı sıra, obeziteden kaynaklanan hipertansiyonun Batı nüfusundaki oranı yüzde 30-65 olarak tahmin ediliyor. Tansiyon Beden Kütle İndeksi'nin artmasıyla yükselir. Her 10 kg'lik ağırlık artışında ise tansiyon, 2-3 mmHg yükselir. Buna karşılık kilo kaybı, tansiyonda düşüş sağlar ve genellikle vücut ağırlığının yüzde 1 azalması tansiyonu 1-2 mmHg düşürür. Fazla kilolu kişilerde hipertansiyonun görülme sıklığı fazla kilolu olmayanlara oranla yaklaşık üç kat fazladır. 20-44 yaş arası fazla kilolu bireylerin hipertansiyon riski fazla kilolu olmayan bireylere kıyasla yaklaşık altı kat daha yüksektir.
Kanser: Obezite ve kanser arasındaki bağlantı daha az ilişkilendirilmiş olsa da, bazı araştırmalar fazla kilo ile özellikle hormona bağlı kanser türleri ve sindirim sistemi kanserleri gibi belirli kanser vakaları arasında bağlantı olduğunu tespit ediyor. Obez kadınlarda göğüs, yumurtalık ve rahim ağzı kanseri ile endromatriyal kanserin arttığı kanıtlanırken, erkeklerde prostat kanseri ve rektal kanser riskinin arttığına dair bazı kanıtlar bulunmuştur. En belirgin ilişki, obezitenin hem erkek hem de kadınlarda riski neredeyse üç kat arttırdığı kolon kanserinde gözleniyor.
Osteoartrit: Diz gibi ağırlık taşıyan eklemlerdeki dejeneratif hastalıklar, obezitenin yaygın komplikasyonları arasında yer alıyor. Bunun nedeni olarak genellikle eklemlerdeki aşırı ağırlıktan kaynaklanan mekanik hasar olduğu düşünülüyor. Ayrıca obez kişilerde bel ağrıları da yaygın şekilde görülüyor.
Psikolojik etkenler: Obezite birçok Avrupa ülkesinde, hem istenmeyen vücut görüntüsü, hem de karakter zaafı olarak düşünüldüğü için, son derece kınanan bir durumdur. Hatta altı yaşındaki çocuklar bile fazla kilolu çocukları "tembel, aptal, yalancı ve hilekar" olarak algılıyor. Obez bireyler bu ayrımcılıkla baş etmek zorunda bırakılıyor. ABD'deki bir araştırma fazla kilolu genç kadınların, fazla kilolu olmayan veya kronik sağlık problemleri olan kadınlara oranla önemli ölçüde daha az para kazandığını gösteriyor. Kompulsif (önlenemeyen bir dürtüyle yapılan) aşırı yeme de obez insanlar arasında daha sık görülüyor. Bu yeme bozukluğuna sahip birçok kişinin geçmişinde hem aşırı yeme ve içme, hem de ağırlık dalgalanmaları bulunuyor.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.