Bugün Türkiye'de hayata tutunmak için başta böbrek olmak üzere organ bekleyen on binlerce hasta var. Her yıl 100 kronik böbrek hastasından 14'ü yeterli organ bağışı olmadığı için hayatını kaybediyor. Ülkemizde şu anda 70 bin kronik böbrek hastası olduğu düşünülürse, uygun organ bulamamaları halinde bunların 9 bini hayatını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya.
Her yıl 8-10 bin yeni kronik böbrek hastasının organ bekleyenler ordusuna katıldığını açıklayan Antalya Medical Park Hastanesi Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, böbrekten sonra en çok ihtiyaç duyulan organların karaciğer ve kalp olduğunu söylüyor. "Türkiye'de yılda 3 bin civarında böbrek nakli gerçekleşiyor. Bunu ikiye katlamamız gerekiyor" diyen Prof. Dr. Alper Demirbaş, bunun hem kadavradan hem de ailelerden elde edilecek organ bağışlarıyla mümkün olabileceğinin altını çiziyor.
373 kadavra organ bağışı yapıldı
ABD'de geçen yıl gerçekleşen 30 bin civarındaki böbrek naklinin % 67'sinin kadavra bağışından sağlandığını aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türkiye'de ise 70 bin kronik böbrek hastasından 28 bininin kadavradan organ beklediğini söyledi. Geçen yıl Türkiye'de 373 kadavra organ bağışlandığını aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, "Bu bir eksiklik ya da geri kalmışlık değil. Biz yıllardır kadavra bağışının artırılması için uğraşıyoruz ama bu zaman isteyen bir şey" diyor. Bugüne kadar 5 bin böbrek, 500'ün üzerinde ise karaciğer nakli gerçekleştiren Demirbaş, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası öncesinde şu çağrıda bulunuyor:
"Organ yetmezliği ve ölüm ne cinsiyet tanır, ne de millet. Zengin misin, fakir misin diye sormaz, yaşının, mesleğinin de önemi yoktur. Herkes eşittir. Organ nakliyle 20 yılı aşkın süredir uğraşan biri olarak 'Lütfen öldükten sonra organlarınızı bağışlayın' diyorum. Çünkü toprak oluyorlar. Öbür dünyada onlara ihtiyacınız olmayacak, bunu bütün dinler de bu şekilde söylüyor. "
Diyaliz hayata bağlar, nakil hayat kurtarır
Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada organ kıtlığı yaşandığını ifade eden Demirbaş, kadavradan elde edilecek organların da organ yetmezliği olan hastalar için yeterli olmadığını vurguluyor. Eskiden diyaliz makinesi az ya da yaygın olmadığı için de böbrek hastalarının çoğunun kaybedildiğini söyleyen Demirbaş, "Şimdi böbrek hastalarını daha uzun yaşatmak mümkün. Tüm bunlar da organ ihtiyacını artırıyor. Diyaliz hastaları hayata bağlar ama hayat kurtaran nakildir. Bu hastalığın kesin çözümü böbrek naklidir. Diyaliz tedavisini, hastaya böbrek nakli için gerekli süreyi kazandıran bir tedavi yöntemi olarak düşünmeliyiz. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi yasal, bilimsel ve etik sınırlar içerisinde olmak şartı ile böbrek nakli ile ilgili geliştirilen her yöntemin sayısı ve başarısı artırılmalıdır" diyor.
Yakınlarınızın hayatını kurtarın
Bu noktada hastaların ailelerinde böbrek ya da karaciğer bağışlayabilecek insanlar varsa değerlendirilmesinin de son derece önemli olduğuna dikkat çeken Demirbaş, bu konudaki çok sayıda yanlış inanışın önemli bir engel olduğunu ise şu sözlerle aktarıyor:
"Çok yanlış inanışlar var. Örneğin 'bir böbreğimi verirsem sakat kalırım, çocuğum olmaz' diyen hastalar oldu. Bir baba-oğul geldi. Biri A Rh(-) , diğeri A Rh(+). Böbrek naklinde Rh faktörünün bir önemi yoktur, kan naklinde önemlidir bu. Ama bu hasta sırf bu yüzden yıllarca nakil olamamış. Bu nedenle ailelerinde kronik böbrek ya da siroz hastası olanların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Eğer verici adayında belli şartlar sağlanmışsa, belli hastalıklar yoksa yapılan geniş kapsamlı tetkiklerde bir sorun yoksa o zaman böbrek vericisi olmanın bir zararı yoktur. Peki faydası nedir? Yakınınızın hayatını kurtarmak! Bir transplant cerrahı olarak gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: Bir sevdiğimin yaşama dönebilmesi için hiçbir kaygı duymadan bir böbreğimi bağışlayabilirim. Çünkü biliyorum ki, böbrek nakli hayat kurtarır."
Organ nakli sadece bir ameliyat değil
Canlı ya da kadavra vericili olsun nakil konusunda tıbbın yanı sıra hukuk, etik, felsefe, sosyoloji, ekonomi ve eğitimin de etkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Demirbaş, bu nedenle Türkiye'de organ nakli ve bağışı sorununun çözümü için tüm bu alanların dikkate alınması ve bu alanlara ilişkin çalışılması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle son yıllarda Sağlık Bakanlığı'nın organ nakli konusuna önem vermesiyle birlikte, Türkiye'deki organ nakli sayısının artış gösterdiğini de ifade eden Demirbaş, bunun sonucunda 1998 yılında 360 olan böbrek nakil sayısının 2015'te 3 bin 200'e ulaştığını ancak bunun da hastaların yaklaşık yüzde 5'ine tekabül ettiğini söyledi.
Böbrek nakillerinde başarı oranı % 98
Prof. Dr. Alper Demirbaş, organ nakillerindeki başarıda ise en önemli iki faktörün uygun organ ve tecrübeli ekip olduğunu vurguluyor. Nakilin ardından 1 yıl sonunda böbrek nakillerinde başarı oranının % 98, karaciğerde ise % 85 olduğunu kaydeden Demirbaş, bu hastaların hasta olmayan kişilerle aynı sağlık durumuna ulaştığını belirtiyor.
Böbrek hastalığı sinsi ilerliyor
Peki böbrek hastası olmamak ya da tedavide geç kalınmamak için ne yapılmalı? Demirbaş, böbrekleri korumak için öncelikle sağlıklı yaşanması ve sık sağlık kontrolünden geçilmesini öneriyor. Böbrek hastalarından yarısından fazlasında hastalığın çok sinsi seyrettiğini aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, sinyalleri ise "Vücutta ödem olabilir, idrarda azalma ve koyulaşma olabilir. Birden tansiyon çok yükselebilir" diyerek özetliyor. Böbrek hastalığının en önemli nedenlerinden birinin insüline bağlı olan şeker hastalığı olduğuna dikkat çeken Demirbaş, bu nedenle şeker hastalarının şeker kontrollerini çok dikkatli yapmalarını tavsiye ediyor.
Her yıl 8-10 bin yeni kronik böbrek hastasının organ bekleyenler ordusuna katıldığını açıklayan Antalya Medical Park Hastanesi Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, böbrekten sonra en çok ihtiyaç duyulan organların karaciğer ve kalp olduğunu söylüyor. "Türkiye'de yılda 3 bin civarında böbrek nakli gerçekleşiyor. Bunu ikiye katlamamız gerekiyor" diyen Prof. Dr. Alper Demirbaş, bunun hem kadavradan hem de ailelerden elde edilecek organ bağışlarıyla mümkün olabileceğinin altını çiziyor.
373 kadavra organ bağışı yapıldı
ABD'de geçen yıl gerçekleşen 30 bin civarındaki böbrek naklinin % 67'sinin kadavra bağışından sağlandığını aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türkiye'de ise 70 bin kronik böbrek hastasından 28 bininin kadavradan organ beklediğini söyledi. Geçen yıl Türkiye'de 373 kadavra organ bağışlandığını aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, "Bu bir eksiklik ya da geri kalmışlık değil. Biz yıllardır kadavra bağışının artırılması için uğraşıyoruz ama bu zaman isteyen bir şey" diyor. Bugüne kadar 5 bin böbrek, 500'ün üzerinde ise karaciğer nakli gerçekleştiren Demirbaş, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası öncesinde şu çağrıda bulunuyor:
"Organ yetmezliği ve ölüm ne cinsiyet tanır, ne de millet. Zengin misin, fakir misin diye sormaz, yaşının, mesleğinin de önemi yoktur. Herkes eşittir. Organ nakliyle 20 yılı aşkın süredir uğraşan biri olarak 'Lütfen öldükten sonra organlarınızı bağışlayın' diyorum. Çünkü toprak oluyorlar. Öbür dünyada onlara ihtiyacınız olmayacak, bunu bütün dinler de bu şekilde söylüyor. "
Diyaliz hayata bağlar, nakil hayat kurtarır
Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada organ kıtlığı yaşandığını ifade eden Demirbaş, kadavradan elde edilecek organların da organ yetmezliği olan hastalar için yeterli olmadığını vurguluyor. Eskiden diyaliz makinesi az ya da yaygın olmadığı için de böbrek hastalarının çoğunun kaybedildiğini söyleyen Demirbaş, "Şimdi böbrek hastalarını daha uzun yaşatmak mümkün. Tüm bunlar da organ ihtiyacını artırıyor. Diyaliz hastaları hayata bağlar ama hayat kurtaran nakildir. Bu hastalığın kesin çözümü böbrek naklidir. Diyaliz tedavisini, hastaya böbrek nakli için gerekli süreyi kazandıran bir tedavi yöntemi olarak düşünmeliyiz. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi yasal, bilimsel ve etik sınırlar içerisinde olmak şartı ile böbrek nakli ile ilgili geliştirilen her yöntemin sayısı ve başarısı artırılmalıdır" diyor.
Yakınlarınızın hayatını kurtarın
Bu noktada hastaların ailelerinde böbrek ya da karaciğer bağışlayabilecek insanlar varsa değerlendirilmesinin de son derece önemli olduğuna dikkat çeken Demirbaş, bu konudaki çok sayıda yanlış inanışın önemli bir engel olduğunu ise şu sözlerle aktarıyor:
"Çok yanlış inanışlar var. Örneğin 'bir böbreğimi verirsem sakat kalırım, çocuğum olmaz' diyen hastalar oldu. Bir baba-oğul geldi. Biri A Rh(-) , diğeri A Rh(+). Böbrek naklinde Rh faktörünün bir önemi yoktur, kan naklinde önemlidir bu. Ama bu hasta sırf bu yüzden yıllarca nakil olamamış. Bu nedenle ailelerinde kronik böbrek ya da siroz hastası olanların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Eğer verici adayında belli şartlar sağlanmışsa, belli hastalıklar yoksa yapılan geniş kapsamlı tetkiklerde bir sorun yoksa o zaman böbrek vericisi olmanın bir zararı yoktur. Peki faydası nedir? Yakınınızın hayatını kurtarmak! Bir transplant cerrahı olarak gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: Bir sevdiğimin yaşama dönebilmesi için hiçbir kaygı duymadan bir böbreğimi bağışlayabilirim. Çünkü biliyorum ki, böbrek nakli hayat kurtarır."
Organ nakli sadece bir ameliyat değil
Canlı ya da kadavra vericili olsun nakil konusunda tıbbın yanı sıra hukuk, etik, felsefe, sosyoloji, ekonomi ve eğitimin de etkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Demirbaş, bu nedenle Türkiye'de organ nakli ve bağışı sorununun çözümü için tüm bu alanların dikkate alınması ve bu alanlara ilişkin çalışılması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle son yıllarda Sağlık Bakanlığı'nın organ nakli konusuna önem vermesiyle birlikte, Türkiye'deki organ nakli sayısının artış gösterdiğini de ifade eden Demirbaş, bunun sonucunda 1998 yılında 360 olan böbrek nakil sayısının 2015'te 3 bin 200'e ulaştığını ancak bunun da hastaların yaklaşık yüzde 5'ine tekabül ettiğini söyledi.
Böbrek nakillerinde başarı oranı % 98
Prof. Dr. Alper Demirbaş, organ nakillerindeki başarıda ise en önemli iki faktörün uygun organ ve tecrübeli ekip olduğunu vurguluyor. Nakilin ardından 1 yıl sonunda böbrek nakillerinde başarı oranının % 98, karaciğerde ise % 85 olduğunu kaydeden Demirbaş, bu hastaların hasta olmayan kişilerle aynı sağlık durumuna ulaştığını belirtiyor.
Böbrek hastalığı sinsi ilerliyor
Peki böbrek hastası olmamak ya da tedavide geç kalınmamak için ne yapılmalı? Demirbaş, böbrekleri korumak için öncelikle sağlıklı yaşanması ve sık sağlık kontrolünden geçilmesini öneriyor. Böbrek hastalarından yarısından fazlasında hastalığın çok sinsi seyrettiğini aktaran Prof. Dr. Alper Demirbaş, sinyalleri ise "Vücutta ödem olabilir, idrarda azalma ve koyulaşma olabilir. Birden tansiyon çok yükselebilir" diyerek özetliyor. Böbrek hastalığının en önemli nedenlerinden birinin insüline bağlı olan şeker hastalığı olduğuna dikkat çeken Demirbaş, bu nedenle şeker hastalarının şeker kontrollerini çok dikkatli yapmalarını tavsiye ediyor.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.