Aşka inancınız kalmadı mı? Ayrılık acısı, ihanet ve buna benzer daha birçok nedenden dolayı umudunuzu mu kaybettiniz? En önemlisi de aşkı unuttunuz mu? Bu sorulara verdiğiniz bütün cevaplar evet ise aşksızlaşma sendromuna yakalandınız ya da yakalanmak üzeresiniz.
Günümüz toplumunda sevmekten, sevilmekten korkar hale geliyoruz. Her şey gibi ilişkilerimizi de çok çabuk tüketiyoruz.
İlişkilerin kısa süreli olması, karşılıklı güven duygusunun yok olması, çevresel baskı gibi toplumda meydana gelen değişimlerle yalnızlaşıyoruz. Oysa ki aşk, insanı sadece duygusal olarak tatmin etmiyor, bedenen de huzura kavuşturuyor.
Aşık insan en başta mutlu insandır. Toplumda aşksızlaşma sendromu arttıkça suratlar asılıyor, yaşam enerjisi düşüyor en önemlisi de depresif aşktan korkan insanlara dönüşüyoruz.
Aşksızlaşma sendromunun ayrıntılarını, toplumda görülme sıklığının neden bu kadar arttığını ve çözüm önerilerini Dr. Mehmet Yavuz anlatıyor.
Nerede o eski aşklar?
Günümüzde insanlar artık evlilikten ya da aşktan daha başka şeylere öncelik veriyor. İnsanlar artık daha rekabetçiler. İş hayatına, kariyere ve maddiyata yaşamsal ihtiyaçlarından daha çok önem veriyorlar. Evliliklerde ve ilişkilerde duygusal hazdan çok konforlu ve lüks bir yaşama özeniyorlar. Sabırsızlık, özellikle genç çiftlerde kendini çok fazla gösteren bir durum haline geliyor. Çiftler birbirlerine sabır göstermiyor, en küçük problemde büyüyen kavgalar kendini gösteriyor. Bu tahammülsüzlükte kısa süreli ilişkiler ve boşanmalara zemin oluşturuyor. Toplumda kendini gösteren bu sorunlar sonucunda insanlar aşktan kaçıyor, ilişkilerinde çözüme aramak yerine evlilik ya da ilişkinin sonunu getiriyorlar.
Aşık olmaktan korkmayın
İnsanlar bir ilişkide en çok kaybetmekten korkuyor. Kaybetme korkusuyla gerçek aşkın tadını alamadan, endişe içinde ilişkilerini sürdürüyor ya da bitirme noktasına geliyor. Ya beni sevmiyorsa, aldatıyorsa, beni bırakırsa gibi düşüncelerle ilişkisini doyasıya yaşayamıyor. Bütün bu düşüncelerin sebebi iste toplumdaki özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Özgüveni tam olan bir insan düşüncelerinde bu kaygıları barındırmıyor ve ilişkisini doya doya yaşıyor. Aşkı bulan, yaşayan insanlar dinamik, zinde ve sağlıklı olmakla kalmıyor; her şeye, her olaya pozitif bakmaya başlıyor ve özgüveni yükseliyor. Bu yüzden aşktan korkmayın, aşık olmak hayatı anlamlı kılan duyguların başında geliyor.
Aşk sadece duygularımıza değil, bedenimize de iyi geliyor.
İnsan aşık olunca beyinde 12 bölgede aşırı mutluluk salgılayan kimyasallar harekete geçiyor. Bu da vücutta uyuşturucu etkisi yapıyor. Yani aşık insan olaylar karşısında daha ılımlı ve pozitif iken, hayatında aşk olmayanlar olaylar karşısında daha tahammülsüz oluyor. Aşktan korkmamızın diğer nedenleri arasında toplumda oluşan karşılıklı güvensizlik, çevre baskısı, son biten aşkın yaralarının kapanmaması, toplumda boşanmaların artması gibi nedenler yer alıyor. Toplumun genel sorunları, aşkı bulmamızı da engelliyor. Çevremizde gördüğümüz sinirli insan sayısı da bu yüzden gitgide artıyor. Toplum olarak birbirimize selam vermeye korkar hale geliyoruz. Aşkın olduğu toplumlarda, dışa dönük sosyal kişilik yapısı oluşuyor.
Aşk sadece duygulara değil, bedene de iyi gelerek insanda kendine güven sağlıyor. Aşk sadece özel hayatınızı değil, mesleki yaşantınızı da etkiliyor. Kendine güvenen enerjik bir bünyede, konsantrasyon ve motivasyon artıyor. Aşk sağlıklı bir biçimde yaşandığında bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileri sayesinde hastalıklardan koruyabiliyor. Aşk sağlıklı ve dengeli bir yaşam şekli sağlıyor.
Ağrılar için ilaçlara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmakta yarar var
Antidepresan ilaçlar, serotonin ve noradrenalin türevi mutluluk veren maddeler içerir. Aşk, antidepresan etkiler yaratarak, serotonin ve noradrenalin maddelerinin vücutta doğal olarak salgılanmasını sağlar. Toplum olarak aşktan kaçmamız yani aşksızlaşma sendromuna yakalanmamız antidepresan türevi ilaçların da kullanımının artmasına neden oluyor. Ağrılarımız için ilaçlara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmakta yarar var. Aşık olmayan insanlar depresyona daha yakın oluyor.
Geçmişi unutup önünüze bakın
Aşkta, geçmişte yaşanılan bir takım olaylar da korku ve kaygıların tetikleyicisi olabiliyor.
Geçmiş geçmişte kalır. Aynı olayların tekrar yaşanacağı düşüncesi sadece bir kaygıdır. Bu düşüncelerden kurtulup geçmişi kabullenin. Geçmişe takılmayın ve yaşayacağınız güzel yıllara ve aşklara bakın. Aşkta kaybedeceğinize dair endişelenmeyin. Geçmişte yaşadıklarınız sizin için sadece bir hayat tecrübesi olarak kalsın. Yeni aşklar bulmaktan, yeni insanlar tanımaktan korkmayın.
Günümüz toplumunda sevmekten, sevilmekten korkar hale geliyoruz. Her şey gibi ilişkilerimizi de çok çabuk tüketiyoruz.
İlişkilerin kısa süreli olması, karşılıklı güven duygusunun yok olması, çevresel baskı gibi toplumda meydana gelen değişimlerle yalnızlaşıyoruz. Oysa ki aşk, insanı sadece duygusal olarak tatmin etmiyor, bedenen de huzura kavuşturuyor.
Aşık insan en başta mutlu insandır. Toplumda aşksızlaşma sendromu arttıkça suratlar asılıyor, yaşam enerjisi düşüyor en önemlisi de depresif aşktan korkan insanlara dönüşüyoruz.
Aşksızlaşma sendromunun ayrıntılarını, toplumda görülme sıklığının neden bu kadar arttığını ve çözüm önerilerini Dr. Mehmet Yavuz anlatıyor.
Nerede o eski aşklar?
Günümüzde insanlar artık evlilikten ya da aşktan daha başka şeylere öncelik veriyor. İnsanlar artık daha rekabetçiler. İş hayatına, kariyere ve maddiyata yaşamsal ihtiyaçlarından daha çok önem veriyorlar. Evliliklerde ve ilişkilerde duygusal hazdan çok konforlu ve lüks bir yaşama özeniyorlar. Sabırsızlık, özellikle genç çiftlerde kendini çok fazla gösteren bir durum haline geliyor. Çiftler birbirlerine sabır göstermiyor, en küçük problemde büyüyen kavgalar kendini gösteriyor. Bu tahammülsüzlükte kısa süreli ilişkiler ve boşanmalara zemin oluşturuyor. Toplumda kendini gösteren bu sorunlar sonucunda insanlar aşktan kaçıyor, ilişkilerinde çözüme aramak yerine evlilik ya da ilişkinin sonunu getiriyorlar.
Aşık olmaktan korkmayın
İnsanlar bir ilişkide en çok kaybetmekten korkuyor. Kaybetme korkusuyla gerçek aşkın tadını alamadan, endişe içinde ilişkilerini sürdürüyor ya da bitirme noktasına geliyor. Ya beni sevmiyorsa, aldatıyorsa, beni bırakırsa gibi düşüncelerle ilişkisini doyasıya yaşayamıyor. Bütün bu düşüncelerin sebebi iste toplumdaki özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Özgüveni tam olan bir insan düşüncelerinde bu kaygıları barındırmıyor ve ilişkisini doya doya yaşıyor. Aşkı bulan, yaşayan insanlar dinamik, zinde ve sağlıklı olmakla kalmıyor; her şeye, her olaya pozitif bakmaya başlıyor ve özgüveni yükseliyor. Bu yüzden aşktan korkmayın, aşık olmak hayatı anlamlı kılan duyguların başında geliyor.
Aşk sadece duygularımıza değil, bedenimize de iyi geliyor.
İnsan aşık olunca beyinde 12 bölgede aşırı mutluluk salgılayan kimyasallar harekete geçiyor. Bu da vücutta uyuşturucu etkisi yapıyor. Yani aşık insan olaylar karşısında daha ılımlı ve pozitif iken, hayatında aşk olmayanlar olaylar karşısında daha tahammülsüz oluyor. Aşktan korkmamızın diğer nedenleri arasında toplumda oluşan karşılıklı güvensizlik, çevre baskısı, son biten aşkın yaralarının kapanmaması, toplumda boşanmaların artması gibi nedenler yer alıyor. Toplumun genel sorunları, aşkı bulmamızı da engelliyor. Çevremizde gördüğümüz sinirli insan sayısı da bu yüzden gitgide artıyor. Toplum olarak birbirimize selam vermeye korkar hale geliyoruz. Aşkın olduğu toplumlarda, dışa dönük sosyal kişilik yapısı oluşuyor.
Aşk sadece duygulara değil, bedene de iyi gelerek insanda kendine güven sağlıyor. Aşk sadece özel hayatınızı değil, mesleki yaşantınızı da etkiliyor. Kendine güvenen enerjik bir bünyede, konsantrasyon ve motivasyon artıyor. Aşk sağlıklı bir biçimde yaşandığında bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileri sayesinde hastalıklardan koruyabiliyor. Aşk sağlıklı ve dengeli bir yaşam şekli sağlıyor.
Ağrılar için ilaçlara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmakta yarar var
Antidepresan ilaçlar, serotonin ve noradrenalin türevi mutluluk veren maddeler içerir. Aşk, antidepresan etkiler yaratarak, serotonin ve noradrenalin maddelerinin vücutta doğal olarak salgılanmasını sağlar. Toplum olarak aşktan kaçmamız yani aşksızlaşma sendromuna yakalanmamız antidepresan türevi ilaçların da kullanımının artmasına neden oluyor. Ağrılarımız için ilaçlara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmakta yarar var. Aşık olmayan insanlar depresyona daha yakın oluyor.
Geçmişi unutup önünüze bakın
Aşkta, geçmişte yaşanılan bir takım olaylar da korku ve kaygıların tetikleyicisi olabiliyor.
Geçmiş geçmişte kalır. Aynı olayların tekrar yaşanacağı düşüncesi sadece bir kaygıdır. Bu düşüncelerden kurtulup geçmişi kabullenin. Geçmişe takılmayın ve yaşayacağınız güzel yıllara ve aşklara bakın. Aşkta kaybedeceğinize dair endişelenmeyin. Geçmişte yaşadıklarınız sizin için sadece bir hayat tecrübesi olarak kalsın. Yeni aşklar bulmaktan, yeni insanlar tanımaktan korkmayın.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.