‘Doğru kişi’ arayışı öyle büyük bir mesele ki, çöpçatanlık servisleri, gazetelerin ‘yalnız kalpler’ köşeleri, partner bulmak için üye olunan internet siteleri ve insanların tanıştığı chat odalarından oluşan milyarlarca dolarlık bir endüstri sırf bunun için çalışıyor. Ama bu araçlardan yardım alanların birçoğu ne yazık ki sonuçtan memnun kalmıyor.
2005′te ABD’de yapılan ve 900 kişiyi kapsayan bir araştırma internet aracılığıyla partner bulanların dörtte üçünün sonuçtan tatmin olmadığını ortaya koydu. Yani ‘doğru kişi’yi bulmak o kadar kolay değil.
Ama umutsuzluğa kapılmayın; çünkü arayışınız boşa değil. Bilim dünyası geçen günlerde açıkladı: “Doğru kişi diye bir şey gerçekten var! Dahası onu bulmanıza yardım edecek ipuçları da.”
California Üniversitesi Psikoloji bölümünden Profesör Martie G. Haselton, bütün kariyerini insanlar arasındaki cinsel ve duygusal çekimi araştırmaya adamış biri. Ve mükemmel eşi bulmak için gereken her şeyi, yani aşkın ve cinselliğin bilimsel haritasını geçen haftalarda bilim dergisi New Scientist’te detaylarıyla açıkladı.
‘Partner seçimi çok karmaşık bir konu’ diyor Haselton ve ekliyor:
“Bu seçimi yaparken yüzde 100 bilinçli olduğumuz da söylenemez. Bazı konularda bilinçli kararlar verirken bazı konularda içgüdülerimize güvenmemiz gerekiyor. Çünkü doğru seçim yaparken beynimizin ötesinde vücut kimyamız da bizim için önemli kararlar alıyor. Kısacası cinsellik ve aşk konusunda eş seçimi daha çok bir kimya işi!”
Prof. Haselton’un bilinçli seçimler için verdiği örnekler çoğumuzun bildiği şeyler. Çünkü insan beyni zaten güzellik ve çekicilik konusunda belirli kodlara sahip. Buna göre erkekler daha çok gençlik ve doğurganlık özellikleri taşıyan kadınları çekici buluyor. Yani ince bel ve geniş kalçadan oluşan yuvarlak çizgiler, dolgun dudaklar, yumuşak yüz hatları…
Kadınların erkeklerde çekici bulduğu özellikler ise daha çok güçle bağlantılı: Kaslı vücut, geniş omuzlar, pürüzsüz cilt, keskin ve erkeksi yüz hatları… Dahası fiziksel gücün yanında zenginlik gibi diğer güç unsurları da kadınları etkiliyor. Her iki cinsin de önem verdiği ortak özellikse zeka.
Güzellik, çekicilik, kadınsılık, erkeksilik ve zekâ… Elbette bunlar evrensel olarak kabul gören beğeni unsurları. George Clooney’ler, Angelina Jolie’ler niye seks sembolü sanıyorsunuz? Ama Prof. Haselton’a göre bu kişilere hayranlıkla baksak da aşık olmak için çekicilik, zeka ve statü konusunda kendimize denk özelliklere sahip kişileri seçiyoruz.
Peki ama birini çekici bulup ona aşık olmamızın sırrı ne? İşte bu sorunun tek yanıtı var: Vücut kimyası!
Karşıt genlerin aşkı
Prof. Haselton, “İnsanlar eşlerini seçerken ya da aşık olurken aslında farkına bile varmadan seçimlerini karşılarındaki insanın genetik kodlarına göre yapıyorlar” diyor. Yani partnerimizi seçerken aslında ilk olarak onun gözlerine değil histokompatibilite kompleksi (MHC) denilen gen dizilimine bakıyoruz. MHC, kişinin genetik havuzunda hangi hastalıkları taşıdığını gösteren bir gen dizilimi.
Kadın ve erkeğin MHC gen dizilimleri birbirine yakınsa her ikisi de aynı hastalık risklerini taşıdığından, bu birliktelikten doğacak çocuğun sağlıksız olma ihtimalini de artıyor. Dolayısıyla daha sağlıklı bir nesil için vücudumuz bizi gen dizilimi bizimkinden en farklı olan kişilere aşık ediyor.
Karşımızdaki kişinin gen dizilimini çözmenin yoluysa bilinçsizce yaptığımız çok basit bir hareket: Koklamak!
Yapılan bir bilimsel araştırma bunu açıkça kanıtladı. Bu deneyde katılımcılara karşı cins tarafından giyilmiş tişörtler koklatıldı. Denekler giyen kişiyi hiç görmeden, sadece tişörtünü koklayarak kendilerine en çekici geleni seçti. Sonuçta deneklerin seçtiği kişiler, büyük oranda MHC genetik serisi kendinden en farklı olanlardı.
Bu ‘doğru kişiyi koklama’ yönteminin yanıldığı durumlar da var tabii. Örneğin doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda hormonlarındaki değişimden dolayı tam tersi bir durum gerçekleşiyor ve hap kullanan kadınlar MHC genetik serisi kendisininkine benzer olan erkeklere yöneliyor. Tabii bir de kadınların yumurtlama dönemi olan G-günleri var ki vücut kimyasını tamamen altüst ediyor.
Regl döneminin başladığı günden sonraki 11, 12, 13 ve 14. günler kadının yumurtlama dönemi yani en doğurgan olduğu günler. İşte bu günlerde kadınlar çiftleşme içgüdüsüyle, cinsel cazibe uyandıran vücut kokusu feromonları en yoğun biçimde salgılıyor. Feromonların etkisiyle bu günlerde kadının cildi daha pürüzsüz oluyor, yanaklara doğal bir pembelik geliyor ve kadın bu dönemde erkekleri diğer günlerden çok daha fazla cezbediyor. G-günlerindeki kadınlar erkekler tarafından her zamankinden çok fark ediliyor. Kadınlar ise bu dönemlerinde daha erkeksi, sert hatlı tipleri çekici bulurken diğer günlerde çekicilikten çok sevgi, güven ve sadakat duygusu veren erkeklere yöneliyorlar.
Bilimin bu son keşfi sayesinde ‘acaba o doğru kişi’ mi diye kara kara düşünmeye hiç gerek yok! Vücut kimyamız bizim yerimize en doğru seçimi zaten yapıyor. Prof. Haselton da şu tavsiyeyi vermekten çekinmiyor: ‘Doğru kişiyi bulmak için içgüdülerinize güvenin. Onlar sizi yönlendirecek, hiç şüpheniz olmasın!’
Doğru kişiyi bulma şansı yüzde 9
EŞ arayışında ‘doğru kişi’yi bulmak için bir de matematiksel çözüm var. Evrimsel Psikoloji konusunda iki uzman, Indiana Üniversitesi’nden Peter Todd ve New Mexico Üniversitesi’nden Geoffrey Miller, insanların en doğru ve en uygun kişiyi bulma şansını matematiksel olarak tespit ettiklerini açıkladılar. Bunun için öncelikle potansiyel eşleri belirlemek gerekiyor.
Aradığınız ‘asıl kişi’ ise bu potansiyel partnerlerin sadece yüzde dokuzu arasında yer alıyor. Yani 100 tane potansiyel partnerin bulunduğu bir partiye gittiğinizde doğruyu bulmak için tanışıp, konuşup, değerlendirmeye alacağınız ancak dokuz kişi olmalı. Yani ‘doğru kişi’ çekimine kapıldığınız ilk dokuz kişi arasında.
Todd ve Miller’e göre eğer dokuz değil de altı kişiyle şansınızı deneyip seçiminizi yaparsanız yanılabilirsiniz çünkü hala daha iyisini, daha doğrusunu bulma şansınız olabilir. Ancak dokuz değil de on, on bir, on iki kişiyle flört edecek olursanız bu kez de fazla açılıp doğru partneri kaçırma tehlikesi var. Kısacası bilimin aşk konusundaki son tavsiyesi şu: Azla yetinirsen ‘doğru kişi’yi ıskalarsın, fazla açılırsan farkına varmadan elinden kaçırırsın.
2005′te ABD’de yapılan ve 900 kişiyi kapsayan bir araştırma internet aracılığıyla partner bulanların dörtte üçünün sonuçtan tatmin olmadığını ortaya koydu. Yani ‘doğru kişi’yi bulmak o kadar kolay değil.
Ama umutsuzluğa kapılmayın; çünkü arayışınız boşa değil. Bilim dünyası geçen günlerde açıkladı: “Doğru kişi diye bir şey gerçekten var! Dahası onu bulmanıza yardım edecek ipuçları da.”
California Üniversitesi Psikoloji bölümünden Profesör Martie G. Haselton, bütün kariyerini insanlar arasındaki cinsel ve duygusal çekimi araştırmaya adamış biri. Ve mükemmel eşi bulmak için gereken her şeyi, yani aşkın ve cinselliğin bilimsel haritasını geçen haftalarda bilim dergisi New Scientist’te detaylarıyla açıkladı.
‘Partner seçimi çok karmaşık bir konu’ diyor Haselton ve ekliyor:
“Bu seçimi yaparken yüzde 100 bilinçli olduğumuz da söylenemez. Bazı konularda bilinçli kararlar verirken bazı konularda içgüdülerimize güvenmemiz gerekiyor. Çünkü doğru seçim yaparken beynimizin ötesinde vücut kimyamız da bizim için önemli kararlar alıyor. Kısacası cinsellik ve aşk konusunda eş seçimi daha çok bir kimya işi!”
Prof. Haselton’un bilinçli seçimler için verdiği örnekler çoğumuzun bildiği şeyler. Çünkü insan beyni zaten güzellik ve çekicilik konusunda belirli kodlara sahip. Buna göre erkekler daha çok gençlik ve doğurganlık özellikleri taşıyan kadınları çekici buluyor. Yani ince bel ve geniş kalçadan oluşan yuvarlak çizgiler, dolgun dudaklar, yumuşak yüz hatları…
Kadınların erkeklerde çekici bulduğu özellikler ise daha çok güçle bağlantılı: Kaslı vücut, geniş omuzlar, pürüzsüz cilt, keskin ve erkeksi yüz hatları… Dahası fiziksel gücün yanında zenginlik gibi diğer güç unsurları da kadınları etkiliyor. Her iki cinsin de önem verdiği ortak özellikse zeka.
Güzellik, çekicilik, kadınsılık, erkeksilik ve zekâ… Elbette bunlar evrensel olarak kabul gören beğeni unsurları. George Clooney’ler, Angelina Jolie’ler niye seks sembolü sanıyorsunuz? Ama Prof. Haselton’a göre bu kişilere hayranlıkla baksak da aşık olmak için çekicilik, zeka ve statü konusunda kendimize denk özelliklere sahip kişileri seçiyoruz.
Peki ama birini çekici bulup ona aşık olmamızın sırrı ne? İşte bu sorunun tek yanıtı var: Vücut kimyası!
Karşıt genlerin aşkı
Prof. Haselton, “İnsanlar eşlerini seçerken ya da aşık olurken aslında farkına bile varmadan seçimlerini karşılarındaki insanın genetik kodlarına göre yapıyorlar” diyor. Yani partnerimizi seçerken aslında ilk olarak onun gözlerine değil histokompatibilite kompleksi (MHC) denilen gen dizilimine bakıyoruz. MHC, kişinin genetik havuzunda hangi hastalıkları taşıdığını gösteren bir gen dizilimi.
Kadın ve erkeğin MHC gen dizilimleri birbirine yakınsa her ikisi de aynı hastalık risklerini taşıdığından, bu birliktelikten doğacak çocuğun sağlıksız olma ihtimalini de artıyor. Dolayısıyla daha sağlıklı bir nesil için vücudumuz bizi gen dizilimi bizimkinden en farklı olan kişilere aşık ediyor.
Karşımızdaki kişinin gen dizilimini çözmenin yoluysa bilinçsizce yaptığımız çok basit bir hareket: Koklamak!
Yapılan bir bilimsel araştırma bunu açıkça kanıtladı. Bu deneyde katılımcılara karşı cins tarafından giyilmiş tişörtler koklatıldı. Denekler giyen kişiyi hiç görmeden, sadece tişörtünü koklayarak kendilerine en çekici geleni seçti. Sonuçta deneklerin seçtiği kişiler, büyük oranda MHC genetik serisi kendinden en farklı olanlardı.
Bu ‘doğru kişiyi koklama’ yönteminin yanıldığı durumlar da var tabii. Örneğin doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda hormonlarındaki değişimden dolayı tam tersi bir durum gerçekleşiyor ve hap kullanan kadınlar MHC genetik serisi kendisininkine benzer olan erkeklere yöneliyor. Tabii bir de kadınların yumurtlama dönemi olan G-günleri var ki vücut kimyasını tamamen altüst ediyor.
Regl döneminin başladığı günden sonraki 11, 12, 13 ve 14. günler kadının yumurtlama dönemi yani en doğurgan olduğu günler. İşte bu günlerde kadınlar çiftleşme içgüdüsüyle, cinsel cazibe uyandıran vücut kokusu feromonları en yoğun biçimde salgılıyor. Feromonların etkisiyle bu günlerde kadının cildi daha pürüzsüz oluyor, yanaklara doğal bir pembelik geliyor ve kadın bu dönemde erkekleri diğer günlerden çok daha fazla cezbediyor. G-günlerindeki kadınlar erkekler tarafından her zamankinden çok fark ediliyor. Kadınlar ise bu dönemlerinde daha erkeksi, sert hatlı tipleri çekici bulurken diğer günlerde çekicilikten çok sevgi, güven ve sadakat duygusu veren erkeklere yöneliyorlar.
Bilimin bu son keşfi sayesinde ‘acaba o doğru kişi’ mi diye kara kara düşünmeye hiç gerek yok! Vücut kimyamız bizim yerimize en doğru seçimi zaten yapıyor. Prof. Haselton da şu tavsiyeyi vermekten çekinmiyor: ‘Doğru kişiyi bulmak için içgüdülerinize güvenin. Onlar sizi yönlendirecek, hiç şüpheniz olmasın!’
Doğru kişiyi bulma şansı yüzde 9
EŞ arayışında ‘doğru kişi’yi bulmak için bir de matematiksel çözüm var. Evrimsel Psikoloji konusunda iki uzman, Indiana Üniversitesi’nden Peter Todd ve New Mexico Üniversitesi’nden Geoffrey Miller, insanların en doğru ve en uygun kişiyi bulma şansını matematiksel olarak tespit ettiklerini açıkladılar. Bunun için öncelikle potansiyel eşleri belirlemek gerekiyor.
Aradığınız ‘asıl kişi’ ise bu potansiyel partnerlerin sadece yüzde dokuzu arasında yer alıyor. Yani 100 tane potansiyel partnerin bulunduğu bir partiye gittiğinizde doğruyu bulmak için tanışıp, konuşup, değerlendirmeye alacağınız ancak dokuz kişi olmalı. Yani ‘doğru kişi’ çekimine kapıldığınız ilk dokuz kişi arasında.
Todd ve Miller’e göre eğer dokuz değil de altı kişiyle şansınızı deneyip seçiminizi yaparsanız yanılabilirsiniz çünkü hala daha iyisini, daha doğrusunu bulma şansınız olabilir. Ancak dokuz değil de on, on bir, on iki kişiyle flört edecek olursanız bu kez de fazla açılıp doğru partneri kaçırma tehlikesi var. Kısacası bilimin aşk konusundaki son tavsiyesi şu: Azla yetinirsen ‘doğru kişi’yi ıskalarsın, fazla açılırsan farkına varmadan elinden kaçırırsın.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.