Gelin, damat ve düğün gününe dair sevimli bir sakarlığı da olan batıl inançları bir araya topladık...
Toplumlarda kültürle birlikte şekillenen ve kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman korkudan doğan bir takım inançlara ‘batıl’ adı verilir. Mantıkla bağdaşmayan bu inançların takıntı haline getirilmediği sürece sevimli bir sakarlığı da vardır. Sizin için gelin, damat ve düğün gününe dair farklı inançları araştırdık.
• Nikah kıyılırken ayağa basma herkesin bildiği bir ritüel. Ayağa basanın, evde hükmünün geçeceğine inanılıyor.
• Evlenen çifte pirinç atma geleneği zamanla şereflendirilmiş olsa da bu günlerde yerini kağıt konfetiler tercih edilmekte…
• Bazı toplumlarda nişanlısı, gelinin anne babasına bir süre hizmet etmekle yükümlüdür, yoksa evlilik geçerli değildir.
• Ev sahibinin kendisinin düğün gününün akşamüstünde hapşırmasının şans getirdiğine inanılıyor.
• Eski Yunan’da kız, evliliğin takdis edilmesi için çocukluk oyuncaklarını tanrılara sunarmış.
• Bazı ilkel kavimlerde ölüm cezasına çarptırılan kişiyle evlenmek isteyen kız, onun bağışlanmasını sağlıyormuş.
• Katoliklerde evlenme dini nikahtır. Kadınla erkeğin döl verici sevgisinin ve yuvalarının evlenme eylemleriyle doğaüstü düzeye girdiğini ifade eder ve bozulmaz.
• Bulgar Dağı Yörüklerinde nişanlanacak erkek, kız evine geldiğinde kızın kardeşleri tarafından evlilik barış içinde ve uğurlu olsun diye bir güzel dövülürmüş.
• İki kız kardeşin iki erkek kardeşle evlenmesinin her zaman şanssızlık getirdiği üşünüldü. Bunun sebebi ortada sadece tek bereket olduğu ve buna iki çiftin birden sahip olamayacağına dair batıl inançtır.
• Gelinin ya da damadın kendi doğum gününde evlenmesinin de şanssızlık getireceğine inanılır.
• Düğüne çağrılan davetlilerin toplamı çift sayıda olması evliliğe şans getiriyormuş, genelde şanslı rakamlar tek bilinse de.
• Cuma günlerinin aşk hayatı için iyi olduğu aşikar ve bir zamanlar seremoniler için de özellikle tercih edilirdi.
• Ayrıca düğün için seçilen günün yağışlı olmaması da tercih sebebiydi, güneşli bir günün gelini ve birlikteliğini aydınlatacağı düşünülürdü.
• Eskiden Mayıs ayları evlilik için sakıncalı görülürdü, her ne kadar günler istenildiği gibi güneşli ve ilkbaharın habercisi olsa da eski Romalılar arasında yaşlılar için kutsal sayılırdı ve bu yüzden genç sevgililerce düğün günü olarak seçilmeye çekinilirdi.
• Nikah yüzüklerinin damatlar tarafından alınması popüler bir alışkanlık. Bugün biz bu tutuma çok daha romantik anlamlar yüklesek de eski çağlarda gelinlerin takıları onun kocasına ait olduğuna dair sembollerden başka bir şey değildi.
• İlginç olan bir diğer inanç ise –son yıllara kadar- kimi toplumlarda kadınların tüm vücutlarını hayatlarında sadece bir kez yıkamaları; düğünden önceki sabah.
• Japonya’da gelinin ayrılığından birkaç gün sonra sadece odası değil şansı da dışarı süpürülüyormuş. Yine Japonya’da ne gelin ne damat evliliğin kısa sürmesini istemediği sürece mor giyinmiyor. Mor doğuda çabuk solan bir renk olsa gerek.
• Bazı bölgelerde ise gelinlerin kilise yolunda parçalayıp sağa sola saçacağı ekmek taşımaları gelenektir. Bu parçalara insanların dokunması yasaktır ama eğer kuşlar tarafından rağbet görürse bunun gelecek için ona mutluluk vaat ettiğine inanılır.
• Tayvan’da bir kadının ikiden fazla kez nedime olmasının ona kötü şans getireceği söylenir.
• Brezilya, Meksika, Kolombiya ve daha pek çok yerde damadın gelini düğünden önce görmesinin geline kötü şans getireceğine hala inanılıyor.
• Türkiye’de ise gelin ayakkabısının altına yazılan arkadaş isimlerinden hangisi silinirse onun kısa bir zaman içinde evleneceğine inanılıyor.
• Meksika’da gelin düğün gününde inci takarsa, evliliği boyunca ağlayacağına inanılır çünkü inciler gözyaşlarını simgeler.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.