"Hayvanlar bile tek eşli değil ki!" diyor çok eşliliği savunanlar. Peki, hangi hayvan bu? Biliyoruz ki doğada tek eşli hayvanlar da var. Gariptir ki hayvanlara benzediğini düşünen tek "düşünen hayvan" da biziz!
Yaşam, dünyada var olduğundan beri aslında her tür kendi doğasının gereklerini yapıyor. Kimisi sadece kendi sürüsündekilerle çiftleşiyor, kimisi günde pek çok kez çiftleşiyor, kimisi eşini uzun uğraşlarla seçiyor. Hayvanlara baka baka kafası karışan ve "Acaba doğrusu tek eşlilik mi, çok eşlilik mi" diye düşünüp duran da biz küçük insancıklarız işte. Hayatımız boyunca hepimiz "tek eşli mi kalmalı" ve "çok eşli mi olmalı" meselesiyle
farklı şekillerde de olsa yüzleşiyoruz.
"Aşık Oldum"
Aşık Olunca Tek Eşli miyiz?
Aşık olan insan, ondan başkasını düşünemez. Kendinde onu görür; vücudu, zihni, fikri, artık onun beğenisine sunulmak için değişir, dönüşür ve biçimlenir. Bu tıpkı şunun gibidir; annesine kendini beğendirmeye çalışan erkek çocuk için baba bir rakiptir, tersi ise kız çocuk için geçerlidir. Yani aşk iki kişiliktir ve bir üçüncüye yer yoktur. Üçüncü dışarıda kalmalıdır. Biz tek bir kişi ile bütünleşmek isteriz ve o kişiyi bulmuşuzdur, o bize aittir artık. İki kişilik bir evrendeyiz ve pekala tek eşliyizdir. Ancak garip bir durum vardır burada, çift olmak illa ki üçüncü kişi ve kişilerin varlığını gerekli kılar. Onları dışlamalıyız ki çift oluşumuz ortaya çıksın. İşte bu, erkeğinizle geçireceğiniz en güzel, en iyi dönemdir. Üçüncü kişiler sadece tatlı bir risk, sizin birbirinize olan aşkınızın ispatı olarak vardır. Gerçek bir tehdit değildir. Henüz…
"Ben Onu Aldatmadım ki!"
Aldatılınca Tek Eşli, Aldatmak İsteyince Çok Eşli miyiz?
Eğer "biz" olmaya devam etmeye çalışan kendimizsek, sevgilimizin üçüncü bir kişiye gidişi canımızı yakar. Bu, oyuncağını, anne veya babasını paylaşmak istemeyen bir çocuğun tepkisinden farksızdır. Ancak eğer "biz" olmaktan vazgeçen sizseniz, bu durum son derece rasyonel ve karşı konulmazdır. İşte, tek eşlilik ve çok eşlilik meselesinin ikiyüzlülüğü de burada yatmaktadır. "Aldatılan, kenara atılan" olarak hissettiğimizde tek eşliliği; başkasına aşık olup sevgilimizden ayrılmak istediğimizde ise çok eşliliği savunmamız dürüstlük müdür? Aldatan kötü çocuk, aldatılan iyi insan değildir. Bazen aldatan sırf korkusundan yapar bunu. Sevgilisinin ilgisinin azaldığını fark eder ve terk edilmeden önce atağa kalkmak ister. Bu nedenle, aldatmanın kendisinden ziyade, aldatmaya yönelten sebepleri düşünmeniz daha doğru olur. Böylece eğer ilişkinizi kurtarmak istiyorsanız ve tek eşlilik fanusunda biraz daha oksijen olmasını istiyorsanız, bu konuda çabalayabilirsiniz. En önemlisi; sonu gelmeyen tartışmalar ya da intikam alma çabalarına girmek sizi ve ilişkinizi daha iyi bir yere taşımaz.
"Aşkımız Bitiyor"
Aşk Biterken Tek Eşlilik de Biter mi?
Aşk biterken neler olur? Bugüne kadar hep "biz" demişizdir, şimdi "ben" demeler başlar. Belki de bunca zaman "biz" derken ikimiz de aynı şeyi kast etmedik. Kadın için "biz" başka bir şey demekken, erkek için bu sözcük başka bir anlam taşıyabilir. Bunca zaman iki taraf da "biz" derken aslında "ben" ve "benim hayal ettiğim sen" dediklerini fark etmeye başlarlar. İlişkide çatırdamalar başlayınca, bir acı gerçek, başından beri kesin olan bir acı gerçek, karşımıza çıkar: Aşk, aslında tek kişilik bir duygudur. Evet aşk vardır, bunu inkar edemeyiz. Bunu damarlarımızda, kalbimizde, midemizde, her yerimizde hissetmekteyiz ama ya bu aşk sadece bize aitse? Platonik bir aşktan söz etmiyoruz tabii ki, sadece iki kişinin aynı anda, aynı algıda, aynı düşüncede olmasının imkansızlığından söz ediyoruz... İki kişi aynı anda, aynı şekilde, aynı yoğunlukta yaşayamaz aşkını. Bizim tek eşlilik sandığımız şey, aşkımızın sadece kendimize ait oluşundan başka bir şey değildir. Acaba karşımızdaki kişi, sandığımız kişi midir? Aşk, yanılsamasını gösterip, sevgilimizde sadece kendimizi gördüğümüz ayna kırılmaya başladığında tek eşli dünyamız da çatırdar. Gördüğümüz kişi, aslında sadece görmek istediğimiz kişidir. Hayal ettiğimiz sevgilidir. Ama sonra birden onun hayal ettiğimiz gibi biri olmadığını anlamaya başlarız. Aşkın gözü kördür ile kast edilenin bir kısmı da bu olsa gerek. "Mutlu aşk yoktur" sözünün kaynağı da buralarda bir yerdedir. Bu noktada taraflardan biri özgürlüğünü ilan ederek, "biz" demekten vazgeçerek, diğerlerinin arasına katılmaya can atmaya başlayabilir. İşte o zaman ayrılık çanları çalmaya başlar. Aldatılmalar da...
"Aldatıldım"
Aldatmak Tek Eşli midir, Çok Eşli midir?
Aldatma gerçekleştiğinde artık tek eşlilik meselesi zeminini yitirmiştir. Ancak belki de yitirmemiştir. Eğer kişi, asıl sevgilisi ile sevişmiyorsa artık, bu kez de gizli sevgilisi ile tek eşli olmamış mıdır? İki veya daha çok kişi ile ilişkisini sürdürüyorsa ancak o zaman çok eşlidir diyebiliriz. Tabii bunu partnerleri de öğrenene ve bu duruma karşı çıkmayana kadar… Bu da er geç öğrenilecektir. Belki de bizler zaman zaman tek eşli, zaman zaman çok eşli olabilme potansiyeline sahip varlıklarız. Ancak buradaki temel sorun, her iki durumun da çok uzun sürebilmesidir. Binlerce istatistiğe göre aşkın ömrü iki yıl, kimisine göre ise dört yıldır. Yani bilim insanlarına göre aşk, beyinde yaşanan kimyasal bir değişikliktir. Şu halde eğer aşk kısa süreli geçici bir durum ise, çok eşliliğin de uzun sürmesi beklenemez. Çok eşlilik de içinde aşkı barındırdığına göre, bir durumdan ötekine atlayarak yaşanır aşklar. Yani, tek eşli iken, aldatabildiğimize göre ve çok eşli bir hayat yaşarken, tek eşliliğe geçmek istediğimize göre her ikisine de ait değiliz. "Sadece aşık olan ve aşık olduğu ile çiftleşmek isteyen varlıklarız (hatta hayvanlarız)" diyenler de vardır. Basit ve bayağı görünse de, hormonların büyük etkisini de görmezden gelemeyiz, değil mi?
"Aldatacak mı?"
Aşk mı Bitiyor Yoksa Sadece Macera Yaşama İsteği mi?
Çiftlerden biri "biz" olmaktan çıkıp "ben" olmaya başladıysa, bu aşk bitti mi demektir? Yani çok eşli olmaya, aşk bitince mi başlarız? Bazen aşk bitince bazen de cinsellik karanlık yönünü gösterince ve tatmini zor insan, huzursuz olmaya başlayınca…. Bazen aşk bitmemiştir, sevgi ve ilişkiyi devam ettirme isteği vardır ama bir başkasıyla da birlikte olma arzusu kendini göstermeye başlamıştır. İşte bu noktada, kimisi buna karşı durup, ahlaki olarak doğru olanı yaparak, o isteğin sönüp gitmesini bekler. Kimisi de düşünmeden kendini heyecanın azgın sularına atar. Bu duyguya karşı koyabileceğimiz fırsatımız vardır her daim; ya tercih ederiz ya da etmeyiz. Tek eşli bir yaşama kendimizi inandırırsak, çok eşlilik ihtimalleri karşımıza çıktığında suçluluk, vicdan azabı gibi yakıcı durumlar yakamıza yapışır. Bir kerelik de olsa, çok kerelik de, bir aldatma, kişiyi cennet görünümlü bir cehennemin içine atıverir.
"Aldattı ama Affedeceğim, Erkek İşte Ne Yapsın? "
Kadın Tek Eşli, Erkek Çok Eşli mi?
Erkeğiniz sizi aldattığında ya da gözü başkalarına kaydığında ve onlarla takılıp, size geri döndüğünde, yaygın olarak kullanılan bir cümle vardır: "İlk çağlardan beri erkek avcıdır, kadın ise toplayıcı". Yani erkeğin görevi, çok kişiyi döllemek, kadının görevi ise evde onu beklemektir. İlk çağdan beri her toplumun ataerkil olmadığı, anaerkil toplumların da çok yaygın olduğu gibi bir gerçek vardır oysa. Kadının tek eşli olmasının istenmesi ise miras meselesi nedeniyle; malların, başkalarından olma çocuklara kaymaması içindir. Kadının doğurganlığı, erkeği her daim korkutmuştur ve korkulan kadını zapt etmek için de onun tek eşli olması gerekmektedir. Genlerimize işlemiş olan bu durumu unutmamakta fayda var. Erkeklerin aldatmasının sebeplerinden biri, yüzyıllardır süregelen bu inancın etkisiyle, güdülerini, hormonlarını bastırmak için geçerli bir neden bulmak istememeleridir. Erkeğin çok kadını döllemek istemesinin altında yatan sebeplerden biri de, bir kadın tarafından ele geçirileceği endişesidir. Bu durum kadında yanlış bir etki-tepki doğurur: "Çapkın erkeği evcilleştiren tek kadın olma isteği"ne ve hemcinslerini rakip görerek, neredeyse gözünü hırs bürür. Bizler, bu durumu aşk ve tek eşlilik, erkeğin yaptığını ise ihanet sanarak bu kısır döngüde boğulup gidebiliriz.
"İşte Ayrıldık"
Ayrılık Sonrası Çok Eşli mi Oluruz?
Bilirsiniz işte, uzun süreli, derin bir ilişki sonrasında erkek de kadın da kelimenin kaba tabiriyle biraz "dağıtır". Böyle bir süreçte çoğu kadında ve erkekte çok eşlilik dönemi gerçekleşebilir. Bu, biraz kendini değerli hissetme çabasıdır. Kişi, "Başkaları ile de olabilirim" motivasyonu ile kendini yabancıların arasına atar. Böyle bir dönemde yabancılara gitmektense, yanı başındaki karşı cinsten yakın arkadaşına sığınan ve onunla bir ilişkiye sürüklenen de çoktur. "Bekarlık, sultanlıktır" döneminin tadını çıkarırız ancak yine de başımızı bağlamak için sabırsızlanırız. Bu, geçici bir dönem olduğu için haz verir ancak bir yandan da "ya geçici değilse, ya sonsuza kadar böyle yalnız kalacaksam, ya ondan iyisini bulamazsam, ya bir daha kimseyi sevemezsem" diye de korkudan ölürüz. Çok eşlilik ürkütücü gelir. "Hadi evlen artık" diyenler, evlenen ve az görüşülen arkadaşların artmaya başlaması da korkularımıza tuz biber eker. İşte bu dönemin sonunda, canı çok yanmış olan kişi birine bağlanmayı geciktirir. Çok eşlilikten ürkerek, asıl bunun canını yakacağını düşünen kişi ise çok geçmeden kendini yeni bir ilişki içinde bulur. Yeni bir döngü başlar.
"Ne Zaman Mutlu Olacağız?"
Tek Eşlilik İmkansız mı?
Eğer kendinizi tek eşli bir konuma koyar ve erkeğinizi, "kötü" dediğiniz çok eşlilikle itham ederseniz, durum sizi de yaralayabilir. Böyle davranarak bütün genel geçer ama yanlış yargıları kabul etmiş olursunuz. Peki ne yapmalıdır? Kendinizi tek eşli olarak tanımlamaktan vazgeçerek, onu da çok eşlilikle itham etmemek… Her ikinizin de her iki tarafa ait olduğunu düşünüp özgürleşmek… Bağımlı kılmadan ve bağımlı olmadan aşkınızı, "her güzel şeyin bir sonu vardır" ve "değişmeyen tek şey değişimdir" cümlelerini unutmadan yaşamaya çalışmak… Buna ne dersiniz? Kolay gibi görünen ama aslında aldatılma korkusundan da, aldatmaktan da daha zor olan işte budur. Her insan illa ki çok eşlidir, bir gün aldatacaktır diye bir kuraldan da bahsedemeyiz. Belki de hayat boyu tek eşli olacaksınız kim bilir? Tek yapmamız gereken belki de, ilişkimizi, korkuların değil, birlikte olma sevincinin, sevginin yönlendirmesine izin vermek. Tek eşlilikten çok eşliliğe geçiş yapılan noktaları ise belki de ilişkimizin seyrinin bir parçası olarak görmek. Eğer bu durum kaçınılmaz olarak ilişkinin sonunu getiriyorsa bile, bu olayı, nehir gibi olan hayatımıza düşen, akıp gidecek bir sonbahar yaprağı olarak görmek… Hayatı yaşamak, kimi zaman aşktan bile zor bir sanattır. Tek eşlilik ya da çok eşlilik meselesi aşk içinde bir küçük belki de. Asıl olan, aşkımızı yaşarken ki mutluluklarımızla birlikte, bizi biz yapan acılarımızdır ve her ikisinden de kaçmaya çalıştıkça daha çok yaralanırız. Aşk da, tek eşlilik de, çok eşlilik de, aldatmak da aldatılmak da; hepsi, bir gün karşımıza çıkabilir… Siz iyisi mi hepsine yarın olabilecekmiş gibi hazırlıklı olun.
"Ben de Aldattım"
Kadın da Çok Eşli Olabilir mi?
Peki ya kadın da başkaları ile beraber olmakta kendini özgür kılarsa? Kadının daha az aldatmasının sebeplerinde yaygın olanı ise, cinselliğe bir rahatlama ve boşalma olarak değil, bütünleşme olarak bakmasıdır. Tabii genelleyemeyiz. Tam tersi de mümkündür. Kadın bütünleşirken bunun sevgiye, içtenliğe dayalı olmasını ister, soğuk bir birleşme onun için ikna edici ve cazip değildir. Kadın korkudan örülü bir duvar kurarak, başkasıyla olmayı istemediğine inandırır kendini. Bu da kadının tek eşli, erkeğin ise çok eşli olduğu gibi yanlış bir inancın kabul edilmesini sağlar. Bu durum, erkek açısından aldatmasını meşru kılar. Bu nedenle kadına tek eşlilik, erkeğe çok eşlilik uygun görülür. Peki, ya bu doğru değilse? Ya siz içinizden geldiği, fanteziler kurduğunuz, aşkınızdan öldüğünüz halde, iyi karşılanmaz diyerek kendinize engel oluyorsanız? Tek tavsiyemiz, eğer aklınızdan başkaları geçiyorsa ve sevgilinizi kaybetmeyi göze alarak harekete geçtiyseniz kendinizi suçlamayın. Tek sınırınız ve özgürlüğünüz kendi iradeniz olmalı. Güvenli limanlardan çıkmayı istememek bazen özgürlüktür, bazen korkaklık. Kendimizi tanımadan, ne aşkı ne aldatmayı, ne de eşimizi anlamamız mümkün değildir.
Kaynak : Cosmopolitan
Yaşam, dünyada var olduğundan beri aslında her tür kendi doğasının gereklerini yapıyor. Kimisi sadece kendi sürüsündekilerle çiftleşiyor, kimisi günde pek çok kez çiftleşiyor, kimisi eşini uzun uğraşlarla seçiyor. Hayvanlara baka baka kafası karışan ve "Acaba doğrusu tek eşlilik mi, çok eşlilik mi" diye düşünüp duran da biz küçük insancıklarız işte. Hayatımız boyunca hepimiz "tek eşli mi kalmalı" ve "çok eşli mi olmalı" meselesiyle
farklı şekillerde de olsa yüzleşiyoruz.
"Aşık Oldum"
Aşık Olunca Tek Eşli miyiz?
Aşık olan insan, ondan başkasını düşünemez. Kendinde onu görür; vücudu, zihni, fikri, artık onun beğenisine sunulmak için değişir, dönüşür ve biçimlenir. Bu tıpkı şunun gibidir; annesine kendini beğendirmeye çalışan erkek çocuk için baba bir rakiptir, tersi ise kız çocuk için geçerlidir. Yani aşk iki kişiliktir ve bir üçüncüye yer yoktur. Üçüncü dışarıda kalmalıdır. Biz tek bir kişi ile bütünleşmek isteriz ve o kişiyi bulmuşuzdur, o bize aittir artık. İki kişilik bir evrendeyiz ve pekala tek eşliyizdir. Ancak garip bir durum vardır burada, çift olmak illa ki üçüncü kişi ve kişilerin varlığını gerekli kılar. Onları dışlamalıyız ki çift oluşumuz ortaya çıksın. İşte bu, erkeğinizle geçireceğiniz en güzel, en iyi dönemdir. Üçüncü kişiler sadece tatlı bir risk, sizin birbirinize olan aşkınızın ispatı olarak vardır. Gerçek bir tehdit değildir. Henüz…
"Ben Onu Aldatmadım ki!"
Aldatılınca Tek Eşli, Aldatmak İsteyince Çok Eşli miyiz?
Eğer "biz" olmaya devam etmeye çalışan kendimizsek, sevgilimizin üçüncü bir kişiye gidişi canımızı yakar. Bu, oyuncağını, anne veya babasını paylaşmak istemeyen bir çocuğun tepkisinden farksızdır. Ancak eğer "biz" olmaktan vazgeçen sizseniz, bu durum son derece rasyonel ve karşı konulmazdır. İşte, tek eşlilik ve çok eşlilik meselesinin ikiyüzlülüğü de burada yatmaktadır. "Aldatılan, kenara atılan" olarak hissettiğimizde tek eşliliği; başkasına aşık olup sevgilimizden ayrılmak istediğimizde ise çok eşliliği savunmamız dürüstlük müdür? Aldatan kötü çocuk, aldatılan iyi insan değildir. Bazen aldatan sırf korkusundan yapar bunu. Sevgilisinin ilgisinin azaldığını fark eder ve terk edilmeden önce atağa kalkmak ister. Bu nedenle, aldatmanın kendisinden ziyade, aldatmaya yönelten sebepleri düşünmeniz daha doğru olur. Böylece eğer ilişkinizi kurtarmak istiyorsanız ve tek eşlilik fanusunda biraz daha oksijen olmasını istiyorsanız, bu konuda çabalayabilirsiniz. En önemlisi; sonu gelmeyen tartışmalar ya da intikam alma çabalarına girmek sizi ve ilişkinizi daha iyi bir yere taşımaz.
"Aşkımız Bitiyor"
Aşk Biterken Tek Eşlilik de Biter mi?
Aşk biterken neler olur? Bugüne kadar hep "biz" demişizdir, şimdi "ben" demeler başlar. Belki de bunca zaman "biz" derken ikimiz de aynı şeyi kast etmedik. Kadın için "biz" başka bir şey demekken, erkek için bu sözcük başka bir anlam taşıyabilir. Bunca zaman iki taraf da "biz" derken aslında "ben" ve "benim hayal ettiğim sen" dediklerini fark etmeye başlarlar. İlişkide çatırdamalar başlayınca, bir acı gerçek, başından beri kesin olan bir acı gerçek, karşımıza çıkar: Aşk, aslında tek kişilik bir duygudur. Evet aşk vardır, bunu inkar edemeyiz. Bunu damarlarımızda, kalbimizde, midemizde, her yerimizde hissetmekteyiz ama ya bu aşk sadece bize aitse? Platonik bir aşktan söz etmiyoruz tabii ki, sadece iki kişinin aynı anda, aynı algıda, aynı düşüncede olmasının imkansızlığından söz ediyoruz... İki kişi aynı anda, aynı şekilde, aynı yoğunlukta yaşayamaz aşkını. Bizim tek eşlilik sandığımız şey, aşkımızın sadece kendimize ait oluşundan başka bir şey değildir. Acaba karşımızdaki kişi, sandığımız kişi midir? Aşk, yanılsamasını gösterip, sevgilimizde sadece kendimizi gördüğümüz ayna kırılmaya başladığında tek eşli dünyamız da çatırdar. Gördüğümüz kişi, aslında sadece görmek istediğimiz kişidir. Hayal ettiğimiz sevgilidir. Ama sonra birden onun hayal ettiğimiz gibi biri olmadığını anlamaya başlarız. Aşkın gözü kördür ile kast edilenin bir kısmı da bu olsa gerek. "Mutlu aşk yoktur" sözünün kaynağı da buralarda bir yerdedir. Bu noktada taraflardan biri özgürlüğünü ilan ederek, "biz" demekten vazgeçerek, diğerlerinin arasına katılmaya can atmaya başlayabilir. İşte o zaman ayrılık çanları çalmaya başlar. Aldatılmalar da...
"Aldatıldım"
Aldatmak Tek Eşli midir, Çok Eşli midir?
Aldatma gerçekleştiğinde artık tek eşlilik meselesi zeminini yitirmiştir. Ancak belki de yitirmemiştir. Eğer kişi, asıl sevgilisi ile sevişmiyorsa artık, bu kez de gizli sevgilisi ile tek eşli olmamış mıdır? İki veya daha çok kişi ile ilişkisini sürdürüyorsa ancak o zaman çok eşlidir diyebiliriz. Tabii bunu partnerleri de öğrenene ve bu duruma karşı çıkmayana kadar… Bu da er geç öğrenilecektir. Belki de bizler zaman zaman tek eşli, zaman zaman çok eşli olabilme potansiyeline sahip varlıklarız. Ancak buradaki temel sorun, her iki durumun da çok uzun sürebilmesidir. Binlerce istatistiğe göre aşkın ömrü iki yıl, kimisine göre ise dört yıldır. Yani bilim insanlarına göre aşk, beyinde yaşanan kimyasal bir değişikliktir. Şu halde eğer aşk kısa süreli geçici bir durum ise, çok eşliliğin de uzun sürmesi beklenemez. Çok eşlilik de içinde aşkı barındırdığına göre, bir durumdan ötekine atlayarak yaşanır aşklar. Yani, tek eşli iken, aldatabildiğimize göre ve çok eşli bir hayat yaşarken, tek eşliliğe geçmek istediğimize göre her ikisine de ait değiliz. "Sadece aşık olan ve aşık olduğu ile çiftleşmek isteyen varlıklarız (hatta hayvanlarız)" diyenler de vardır. Basit ve bayağı görünse de, hormonların büyük etkisini de görmezden gelemeyiz, değil mi?
"Aldatacak mı?"
Aşk mı Bitiyor Yoksa Sadece Macera Yaşama İsteği mi?
Çiftlerden biri "biz" olmaktan çıkıp "ben" olmaya başladıysa, bu aşk bitti mi demektir? Yani çok eşli olmaya, aşk bitince mi başlarız? Bazen aşk bitince bazen de cinsellik karanlık yönünü gösterince ve tatmini zor insan, huzursuz olmaya başlayınca…. Bazen aşk bitmemiştir, sevgi ve ilişkiyi devam ettirme isteği vardır ama bir başkasıyla da birlikte olma arzusu kendini göstermeye başlamıştır. İşte bu noktada, kimisi buna karşı durup, ahlaki olarak doğru olanı yaparak, o isteğin sönüp gitmesini bekler. Kimisi de düşünmeden kendini heyecanın azgın sularına atar. Bu duyguya karşı koyabileceğimiz fırsatımız vardır her daim; ya tercih ederiz ya da etmeyiz. Tek eşli bir yaşama kendimizi inandırırsak, çok eşlilik ihtimalleri karşımıza çıktığında suçluluk, vicdan azabı gibi yakıcı durumlar yakamıza yapışır. Bir kerelik de olsa, çok kerelik de, bir aldatma, kişiyi cennet görünümlü bir cehennemin içine atıverir.
"Aldattı ama Affedeceğim, Erkek İşte Ne Yapsın? "
Kadın Tek Eşli, Erkek Çok Eşli mi?
Erkeğiniz sizi aldattığında ya da gözü başkalarına kaydığında ve onlarla takılıp, size geri döndüğünde, yaygın olarak kullanılan bir cümle vardır: "İlk çağlardan beri erkek avcıdır, kadın ise toplayıcı". Yani erkeğin görevi, çok kişiyi döllemek, kadının görevi ise evde onu beklemektir. İlk çağdan beri her toplumun ataerkil olmadığı, anaerkil toplumların da çok yaygın olduğu gibi bir gerçek vardır oysa. Kadının tek eşli olmasının istenmesi ise miras meselesi nedeniyle; malların, başkalarından olma çocuklara kaymaması içindir. Kadının doğurganlığı, erkeği her daim korkutmuştur ve korkulan kadını zapt etmek için de onun tek eşli olması gerekmektedir. Genlerimize işlemiş olan bu durumu unutmamakta fayda var. Erkeklerin aldatmasının sebeplerinden biri, yüzyıllardır süregelen bu inancın etkisiyle, güdülerini, hormonlarını bastırmak için geçerli bir neden bulmak istememeleridir. Erkeğin çok kadını döllemek istemesinin altında yatan sebeplerden biri de, bir kadın tarafından ele geçirileceği endişesidir. Bu durum kadında yanlış bir etki-tepki doğurur: "Çapkın erkeği evcilleştiren tek kadın olma isteği"ne ve hemcinslerini rakip görerek, neredeyse gözünü hırs bürür. Bizler, bu durumu aşk ve tek eşlilik, erkeğin yaptığını ise ihanet sanarak bu kısır döngüde boğulup gidebiliriz.
"İşte Ayrıldık"
Ayrılık Sonrası Çok Eşli mi Oluruz?
Bilirsiniz işte, uzun süreli, derin bir ilişki sonrasında erkek de kadın da kelimenin kaba tabiriyle biraz "dağıtır". Böyle bir süreçte çoğu kadında ve erkekte çok eşlilik dönemi gerçekleşebilir. Bu, biraz kendini değerli hissetme çabasıdır. Kişi, "Başkaları ile de olabilirim" motivasyonu ile kendini yabancıların arasına atar. Böyle bir dönemde yabancılara gitmektense, yanı başındaki karşı cinsten yakın arkadaşına sığınan ve onunla bir ilişkiye sürüklenen de çoktur. "Bekarlık, sultanlıktır" döneminin tadını çıkarırız ancak yine de başımızı bağlamak için sabırsızlanırız. Bu, geçici bir dönem olduğu için haz verir ancak bir yandan da "ya geçici değilse, ya sonsuza kadar böyle yalnız kalacaksam, ya ondan iyisini bulamazsam, ya bir daha kimseyi sevemezsem" diye de korkudan ölürüz. Çok eşlilik ürkütücü gelir. "Hadi evlen artık" diyenler, evlenen ve az görüşülen arkadaşların artmaya başlaması da korkularımıza tuz biber eker. İşte bu dönemin sonunda, canı çok yanmış olan kişi birine bağlanmayı geciktirir. Çok eşlilikten ürkerek, asıl bunun canını yakacağını düşünen kişi ise çok geçmeden kendini yeni bir ilişki içinde bulur. Yeni bir döngü başlar.
"Ne Zaman Mutlu Olacağız?"
Tek Eşlilik İmkansız mı?
Eğer kendinizi tek eşli bir konuma koyar ve erkeğinizi, "kötü" dediğiniz çok eşlilikle itham ederseniz, durum sizi de yaralayabilir. Böyle davranarak bütün genel geçer ama yanlış yargıları kabul etmiş olursunuz. Peki ne yapmalıdır? Kendinizi tek eşli olarak tanımlamaktan vazgeçerek, onu da çok eşlilikle itham etmemek… Her ikinizin de her iki tarafa ait olduğunu düşünüp özgürleşmek… Bağımlı kılmadan ve bağımlı olmadan aşkınızı, "her güzel şeyin bir sonu vardır" ve "değişmeyen tek şey değişimdir" cümlelerini unutmadan yaşamaya çalışmak… Buna ne dersiniz? Kolay gibi görünen ama aslında aldatılma korkusundan da, aldatmaktan da daha zor olan işte budur. Her insan illa ki çok eşlidir, bir gün aldatacaktır diye bir kuraldan da bahsedemeyiz. Belki de hayat boyu tek eşli olacaksınız kim bilir? Tek yapmamız gereken belki de, ilişkimizi, korkuların değil, birlikte olma sevincinin, sevginin yönlendirmesine izin vermek. Tek eşlilikten çok eşliliğe geçiş yapılan noktaları ise belki de ilişkimizin seyrinin bir parçası olarak görmek. Eğer bu durum kaçınılmaz olarak ilişkinin sonunu getiriyorsa bile, bu olayı, nehir gibi olan hayatımıza düşen, akıp gidecek bir sonbahar yaprağı olarak görmek… Hayatı yaşamak, kimi zaman aşktan bile zor bir sanattır. Tek eşlilik ya da çok eşlilik meselesi aşk içinde bir küçük belki de. Asıl olan, aşkımızı yaşarken ki mutluluklarımızla birlikte, bizi biz yapan acılarımızdır ve her ikisinden de kaçmaya çalıştıkça daha çok yaralanırız. Aşk da, tek eşlilik de, çok eşlilik de, aldatmak da aldatılmak da; hepsi, bir gün karşımıza çıkabilir… Siz iyisi mi hepsine yarın olabilecekmiş gibi hazırlıklı olun.
"Ben de Aldattım"
Kadın da Çok Eşli Olabilir mi?
Peki ya kadın da başkaları ile beraber olmakta kendini özgür kılarsa? Kadının daha az aldatmasının sebeplerinde yaygın olanı ise, cinselliğe bir rahatlama ve boşalma olarak değil, bütünleşme olarak bakmasıdır. Tabii genelleyemeyiz. Tam tersi de mümkündür. Kadın bütünleşirken bunun sevgiye, içtenliğe dayalı olmasını ister, soğuk bir birleşme onun için ikna edici ve cazip değildir. Kadın korkudan örülü bir duvar kurarak, başkasıyla olmayı istemediğine inandırır kendini. Bu da kadının tek eşli, erkeğin ise çok eşli olduğu gibi yanlış bir inancın kabul edilmesini sağlar. Bu durum, erkek açısından aldatmasını meşru kılar. Bu nedenle kadına tek eşlilik, erkeğe çok eşlilik uygun görülür. Peki, ya bu doğru değilse? Ya siz içinizden geldiği, fanteziler kurduğunuz, aşkınızdan öldüğünüz halde, iyi karşılanmaz diyerek kendinize engel oluyorsanız? Tek tavsiyemiz, eğer aklınızdan başkaları geçiyorsa ve sevgilinizi kaybetmeyi göze alarak harekete geçtiyseniz kendinizi suçlamayın. Tek sınırınız ve özgürlüğünüz kendi iradeniz olmalı. Güvenli limanlardan çıkmayı istememek bazen özgürlüktür, bazen korkaklık. Kendimizi tanımadan, ne aşkı ne aldatmayı, ne de eşimizi anlamamız mümkün değildir.
Kaynak : Cosmopolitan
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.